Yargının siyasi araca dönüşmesi ve kuvvetler ayrılığının yok edilmesi, Türkiye’yi otoriterliğe sürüklüyor. Akyol, Erdoğan iktidarını hukuk üzerinden sert eleştiriyor.
Taha Akyol’un Karar Gazetesi’nde kaleme aldığı yazı, Türkiye’de hukukun geldiği kritik eşiği ve bunun siyasi iktidar eliyle nasıl inşa edildiğini çarpıcı örneklerle ortaya koyuyor. Yazı, iktidarın uygulamalarını yalnızca muhalefetin değil, bizzat AK Parti’nin kurucuları ve eski destekçileri olan hukukçular, akademisyenler ve siyasetçilerin de artık sert biçimde eleştirdiğini gösteriyor.
KUVVETLER AYRILIĞI YERLE BİR EDİLDİ
Akyol’un en güçlü eleştirisi, “kuvvetler ayrılığı” ilkesinin sistemli biçimde ortadan kaldırılması. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin gerçekte bir başkanlık modeli değil, tam anlamıyla bir “kuvvetler birliği rejimi” olduğunu vurguluyor. Bu sistemin “anayasa” kavramını fiilen hükümsüz kıldığını, yargının siyasi bir araç haline geldiğini ifade ediyor.
ADALET ÇAĞRISI: SESSİZ ÇOĞUNLUĞUN SESİ
Haşim Kılıç, Hüseyin Çelik, Ertuğrul Günay gibi isimlerin imzasını taşıyan “Adalete Çağrı” bildirisi, Akyol’un yazısında merkez bir rol oynuyor. Bildiri, siyasi bir metinden çok, hukuk devletinin çöküşüne karşı yazılmış tarihî bir itiraz olarak sunuluyor. Kayyım atamaları, KHK’lar, keyfi tutuklamalar, gizli tanık ve iltisak gibi araçlarla sürdürülen yargı istismarının artık geniş bir mutabakatla reddedildiği vurgulanıyor.
REFORMCU PARTİDEN OTORİTERLİĞE
AK Parti’nin kuruluşundaki reformist kimliğinin, özellikle 2011 sonrasında otoriter bir iktidar anlayışına dönüştüğünü yazan Akyol, bunu anayasa hukukçularının eserleriyle destekliyor. Ergun Özbudun’un ve Mustafa Erdoğan’ın kitaplarına atıfla, yargıdaki partizan kadrolaşma sürecinin bilinçli bir stratejiyle yürütüldüğünü belirtiyor. Erdoğan’ın iktidarı, “Latin Amerika tipi başkancı-otoriter” bir rejimle özdeşleştiriliyor.
İKTİDAR, GÜVEN VERMİYOR
Türkiye’nin uluslararası hukuk endekslerinde diplerde yer alması ve yatırımcıların “hukuk güvencesi” görmemesi, yazının ekonomiyle bağlantılı en çarpıcı kısmı. Akyol, içeride de dışarıda da Türkiye’nin artık bir hukuk devleti olarak görülmediğini açıkça ifade ediyor. Bu nedenle sorun sadece siyasî değil; aynı zamanda ekonomik bir krizin temel tetikleyicisi.
TARİHE NOT: ‘HUKUK DEVLETİ’ SADECE SLOGAN KALDI
Sonuç olarak, Taha Akyol’un yazısı yalnızca güncel bir siyasi eleştiri değil; Türkiye’nin hukuksuzluk sürecine dair belgeli, tarihî bir tanıklık niteliği taşıyor. Erdoğan ve iktidar partisine yönelik bu derin eleştiriler, sistemin sadece yargıyı değil, anayasa düzenini ve toplumsal güveni de çökerttiğini gösteriyor.