‘Nokiagate’ten COVID-19 dönemine kadar, birçok AB siyasetçisi, kamuoyunun önemli WhatsApp konuşmalarına erişimini engelledi.

© Patrick Sison/Copyright 2021 The AP. All rights reserved.
Çarşamba günü Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD / European Court of Justice – ECJ), The New York Times’ın (NYT) Pfizer CEO’su Albert Bourla ile Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen arasında COVID-19 pandemisindeki aşı sözleşmeleriyle ilgili yapılan mesajlaşmalara erişim talebine ilişkin açtığı davada, Komisyon’un hukuka aykırı hareket ettiğine hükmetti.
Mahkeme, Komisyon’un talep edilen belgelerin elinde olmadığını savunamayacağına karar verdi ve hem kamuoyunun hem de Mahkeme’nin, belgelerin neden bulunamadığına dair inandırıcı açıklamalar yapılması gerektiğini vurguladı.
Avrupa Komisyonu, gazeteciler veya kanun yapıcılar tarafından talep edilen metin mesajlarını sağlamayacağını söyleyen ilk kurum değil. İşte kanıtların kaybolduğu diğer bazı benzer vakalar.
1-) ‘Nokiagate’
2010-2024 yılları arasında Hollanda hükümetlerine liderlik eden eski Başbakan Mark Rutte, yıllarca eski model Nokia 301 telefonunu kullanarak gönderdiği kısa mesajları sildi.
Hollanda medyasının 2022’de ortaya çıkardığı bilgilere göre, Rutte yalnızca arşivlenmesi gerektiğini düşündüğü mesajları devlet memurlarına iletti; geri kalanını ise telefonunda “çok az depolama alanı” olduğu gerekçesiyle kendisi sildi.
Mesajların silinmesi, işle ilgili yazışmaların keyfi biçimde ortadan kaldırılmaması gerektiğini savunan milletvekillerinin parlamentoda tartışma çağrısında bulunmasına yol açtı.
Oysa Hollanda Danıştayı, 2019 yılında verdiği kararda, kamu görevlilerinin hem özel hem de iş telefonlarında gönderdikleri WhatsApp ve kısa mesajların — eğer işle ilgiliyse — Devlet Bilgi Yasası kapsamına girdiğine ve bilgi edinme özgürlüğü talepleriyle paylaşılması gerektiğine hükmetmişti.
2-) Antitröst kanıtları
Kayıtların düzgün tutulmaması ağır sonuçlar doğurabiliyor: Avrupa Komisyonu, 2024 yılında International Flavors & Fragrances Inc. (IFF) ve şirketin Fransa’daki birimini, 2023’teki bir denetimi engelledikleri gerekçesiyle yaklaşık 15,9 milyon euro (693,7 milyon Türk Lirası) para cezasına çarptırdı.
Komisyon, baskın sırasında IFF’nin üst düzey bir çalışanının, bir rakiple paylaştığı WhatsApp mesajlarını kasıtlı olarak sildiğini tespit etti. Mesajların, çalışanın soruşturmadan haberdar edilmesinin hemen ardından silindiğini belirten AB yürütme organı, olayı “son derece ciddi” olarak nitelendirdi.
Benzer bir örnek 2019’da Hollanda’dan geldi: Rekabet kurumu ACM, adı açıklanmayan bir şirkete, soruşturmayı engellediği gerekçesiyle 1,84 milyon euro (803 milyon TL) para cezası verdi.
ACM, rekabete aykırı anlaşmalar yaptığı gerekçesiyle soruşturulan şirketin çalışanlarının, düzenleyici kurumun baskını sırasında WhatsApp gruplarından çıkıp sohbetleri sildiğini belirtti ve bu durumun yasak olduğunu vurguladı.
3-) İskoçya COVID-19 İnceleme Kurulu
Eski İskoçya Birinci Bakanı Nicola Sturgeon, diğer üst düzey bakanlar ve sağlık yetkilileriyle birlikte, geçen yıl yürütülen ulusal COVID-19 soruşturması sırasında salgınla ilgili tüm WhatsApp mesajlarını sildi.
Sturgeon, pandemi dönemindeki tutumuna ilişkin daha önce “tam şeffaflık” sözü verdiğini ileri sürmüştü.
Ancak inceleme kurulu hükümet politikalarını net biçimde ortaya koymakta zorlandı; zira bilgi taleplerine verilen yanıtlar ya eksik ya da belirsizdi.
Ülkenin eski Birinci Bakan Yardımcısı John Swinney, İskoçya COVID-19 İnceleme Kurulu’na verdiği ifadede, Sturgeon’a gönderdiği mesajları manuel olarak sildiğini ve bunun İskoç hükümetinin kayıt tutma politikasına uygun olduğunu savundu.
Swinney, 2007’de hükümete girişinden bu yana, materyaller resmi kayıtlara geçtiği anda bunları sildiğini ve bu uygulamanın “yıllar boyunca hiç sorgulanmadığını” dile getirdi.
4-) Almanya geçiş ücreti verileri
2020 yılında Alman medyası, dönemin Ulaştırma Bakanı Andreas Scheuer’in, ülkede tartışmalara yol açan araç geçiş ücreti düzenlemeleriyle ilgili müzakerelerde kişisel e-posta adresleri ve telefon numaraları kullandığını ortaya çıkardı. Bu durum, yazışmaların Ulaştırma Bakanlığı’nın resmi arşivlerine girmediği anlamına geliyordu.
Bilgi edinme özgürlüğü talepleri sonuçsuz kaldı çünkü Alman yasalarına göre, resmi kayıtlarda yer almayan verilerin kamuya açıklanması gerekmiyor.
Scheuer’in projesi, 2019 yılında Avrupa Adalet Divanı tarafından yasadışı ilan edilmişti. Ancak bu karardan önce milyonlarca euroluk sözleşmeler imzalanmıştı. Projeyi yürüten şirketler, federal hükümetten 560 milyon euro (24,43 milyar TL) tazminat talebinde bulundu.