Tanınmış gazeteci Nagehan Alçı, Abdullah Öcalan’ın beklenen çağrısının yapılmamasının Kandil’in hazır olmamasıyla alakalı olduğunu söyledi. Alçı, “Abdullah Öcalan’ın çağrı yaptıktan sonra bu çağrının karşılık bulabilmesi için Kandil’in ve Rojava’nın bu çağrıya uyan bir noktaya gelmiş olması gerekiyor” dedi.
Türkiye’de Kürt sorununu çözmek adına sürdürülen görüşmelerde dikkatler, Abdullah Öcalan’ın PKK’ye yönelik olası bir “silah bırakma” çağrısına çevrilmişken beklenen çağrı gelmedi.
DEM Parti Milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’den oluşan İmralı heyeti dün ikinci kez İmralı Adası’na giderek PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüştü.
Heyetin ikinci ziyaretinin ardından Öcalan’dan gelecek olan mesajın saat 13:30’da kamuoyuyla paylaşılacağı duyuruldu. Mesajın önceki açıklamalardan farklı olarak Öcalan’ın imzasıyla yayımlanacağı belirtildi. Ancak Öcalan adına heyetten saat 14.53 sularında açıklama yapıldı.
Yapılan açıklamada, “Sayın Öcalan’ın sürece ilişkin çalışmaları devam etmektedir. Bu konudaki hazırlıkları tamamlandıktan sonra kamuoyuna gerekli açıklamalar yapılacaktır” ifadeleri yer aldı.
Rûdaw Tv’de Hevidar Zana’nın sunduğu haber bültenine katılan gazeteci Nagehan Alçı devlet ve Öcalan arasında yürütülen temaslarda hem Kandil’in hem de Rojava’daki YPG’nin bu çağrıya uyacak bir noktaya gelmesi kritik önem taşdığını söyledi. Alçı’ya göre şu an için bu konuda net bir ilerleme kaydedilmediği belirtiliyor.
Öcalan’ın olası çağrısının karşılık bulması, Kandil ve YPG’nin silah bırakma kararı almasına bağlı olduğunu ifade eden Alçı, ” Abdullah Öcalan’ın bu çağrıyı yapabilmesi için daha doğrusu çağrı yaptıktan sonra bu çağrının karşılık bulabilmesi için Kandil’in ve YPG’nin, Rojava’nın daha doğrusu bu çağrıya uyan bir noktaya gelmiş olması gerekiyor. Benim anladığım kadarıyla henüz böyle bir mutabakat daha doğrusu Abdullah Öcalan çağrı yaparsa biz de artık silahları gömüyoruz diyecek noktaya iki tarafta da net bir şekilde ulaşabilmiş değil maalesef. Benim anladığım işin uzamasından hala bu noktalarda sorun olduğu” dedi.
“Suriye’deki yapı Abdullah Öcalan’ın sözünü daha kolay dinler”
Devlet cephesinin esas sorunu Kandil’de gördüğünü belirten Alçı, “Kandil’deki bir grup Abdullah Öcalan’a direnip kendi varlıkları silaha bağlı oldukları için ne olursa olsun biz bu silaha gömmeyiz noktasındalar. Orada çözülemiyor esas orada problem var gibi bakıyorlardı. Suriye’yi daha kolay çözülebilir. Çünkü Suriye’deki yapı Abdullah Öcalan’ın sözünü daha kolay dinler bir yapı diye bakıyorlardı. Şimdi aradan geçen bir hafta on günde bu denklem değişti mi? Neden Abdullah Öcalan’a ziyaret gerçekleştiği halde bugün somut bir şekilde beklediğimiz o artık silahları gömün çağrısı gelmedi. Burada benim kafamı açıkçası, Suriye denklemi karıştırıyor. Yani Suriye’de de beklendiği gibi. Merkezi kurulan hükümete YPG silahlarını teslim edecek ve ordunun parçası olacak stratejisi şu aşamada henüz hayata geçebilmiş değil. YPG orada direniyor, orada hala çatışmalar da devam ediyor ve zannediyorum o pürüz aşılamadığı için Türkiye’de de, Abdullah Öcalan’ın beklenen çağrısı yapılamıyor” değerlendirmesinde bulundu.
En geç Şubat’ın ortasında Nevruz’a kalmadan Abdullah Öcalan’ın PKK’nın silahları gömmesi yönünde çağrı yapmasının beklendiğini belirten Alçı, ” DEM heyetinin çalışması da bu yöndeydi. Devletin beklentisi de bu yöndeydi. Şimdi hani olmazsa ben yanıldım diyemem olmazsa o zaman Kandil ve Suriye direniyor, YPG direniyor, Abdullah Öcalan da sözünün dinlenmeyeceği bir tabloya karşı konuşup tırnak içinde söyleyeyim liderliğini sorgulatmak istemiyor gibi bir sonuç çıkar. Ama buradan bakın devletin tepkisi de çok sert olur. Çünkü başından itibaren devlet de şunu söylüyor bu defa silahlar gömülecek. Net bir şekilde barış ilan edilecek ondan sonra önce şu olacak bu olacak sonra barış konuşuruz filan bu tip şeyler geçmiş süreçte olduğu gibi yok. Şayet PKK direnirse o zaman biz çok sert yöntemlere döneriz diyorlar. Dolayısıyla böyle bir şey olmamasını diliyorum. Bakın bu Türkiye’nin barışı için, Orta Doğu’nun barışı için Kürt kardeşlerimiz için çok çok önemli” diye konuştu.
“Kürt sorunu terör sorunundan ibaret değildir”
Kürt sorununun “terör sorunundan” ibaret olmadığını savunan Alçı, şöyle devam etti:
“Terör sorunu Türkiye’nin sırtındaki çok büyük bir kamburdur. Şimdi devlet şöyle bir strateji güdüyor benim anladığım, gördüğüm kadarıyla. Terör kamburundan kurtulduktan sonra Bir sonraki aşamaya geçilip yani silahların olmadığı bir ortamda çok daha rahat konuşulabilir diyor. Şimdi geçmiş başarıya ulaşmayan çözüm sürecinde bunu biz uzun süre konuşmuştuk. Çözüm mü barış mı önce çözüm sonra barış hayır önce barış sonra çözüm vesaire sonra o süreçte çok ciddi hatalar yapıldı. Tabi Suriye denklemi, uluslararası güçlerin oradaki iktidar savaşları devreye girdi ve o süreç çöktü PKK maalesef en sonunda Türkiye’de de hendek terörüyle birlikte işleri çok farklı bir noktaya taşıdı. Terör sorunu bittikten sonra Türkiye’de ifade özgürlüğünün önünün açılmasını istemeyenlerin elindeki en büyük koz alınmış olur diye düşünüyorum. O yüzden şu aşamada devletin stratejisini fevkalade kıymetli ve önemli buluyorum.
“Abdullah Öcalan da devlete ben bu işi başarabilirim dedi”
Bakın PKK tehdidinden Türkiye kurtulduktan sonra şiddet tehdidi olmadıktan sonra her şeyin birileri ister istemez birilerine rahatsız edici olur olmaz önemli değil. Önemli olan bu ülke bölünmez bir ülkedir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak. Bence Türk’üyle Kürd’üyle herkes de bu ülkede yaşamak istiyor ama eşit vatandaş olarak yaşamak istiyor. Ancak silahların korkusundan, dehşetinden, bizi geri bırakan tehdidinden kurtulduktan sonra bunlar konuşulabilir. Abdullah Öcalan da devlete ben bu işi başarabilirim dedi bu kez ama başarılabilip başaramayacağıyla ilgili tartıp biçmeler devam ediyor.
Kolay bir şey değil tabii yani Abdullah Öcalan bunu yapacak mı? Yapabilecek mi? YPG burada tamam ben silahımı Suriye merkezi ordusuna veriyorum diyecek mi? Yoksa orada ısrarla terör üretmeye devam edecek mi? Bakın bu hem Türkiye’ye zarar hem Suriye’ye zarar. Kürt halkına zarar diye düşünüyorum burada bir bu ayrılıkçı yapılar kenara çekildikten sonra elbette ki Kürt kardeşlerimizin eşit hakları için nerede olurlarsa olsunlar özgürce yaşamaları için hep birlikte bir tartışma zemini yaratabiliriz yaratmalıyız diye düşünüyorum.”
Trump döneminde ABD ve Türkiye ilişkileri nasıl olacak?
Geçtiğimiz 20 Ocak’ta resmen ABD Başkanı olarak göreve başlayan Donald Trump döneminde Türkiye ile Amerika ilişkilerinin geleceği hakkında da değerlendirmelerde bulunan Nagehan Alçı, Trump’ın öngörülmesi çok zor hiçbir kalıba uymayan kuralları da tanımayan biraz da bu anlamda korkutucu ve dünya açısından büyük riskler barındıran bir lider olduğunu söyledi.
Alçı, Trump’ın savaş çıkarmayacağım ve mevcut savaşları da bitirme stratejisi güdeceğim dediğini hatırlatarak Türkiye ile nasıl bir ilişki kuracağı hakkında, şunları söyledi:
“Açıkçası diğer bütün söylediklerini fevkalade rahatsız edici bulsam da Trump’ın bu vaadini doğru buluyorum ve Türkiye açısından da önemli bir olumlu kapı açacağını düşünüyorum. Dolayısıyla bu vaadi ortaya koyduktan sonra en azından kısa vadede İran’a yönelik herhangi bir agresif aksiyon içine gireceği kanaatinde değilim. Şu aşamada Türkiye ile bir NATO üyesi olarak ve bir müttefik olarak işbirliği yapmak istiyor. Bir an önce Orta Doğu’da yani Trump her şeye aslında kazanç kayıp olarak bakıyor. Yani para, para dengesi ben ne alırım kar zararı ne alırım ne veririm. Burada mümkün olduğunca Orta Doğu’da ben müttefikime outsource ederim diyor bazı şeyleri. Dolayısıyla burada benim en çok güvendiğim müttefik İsrail’i ayrı tutuyorum. O artık müttefik değil bir şekilde Amerika’nın bir organı uydusu gibi görülebilir ama kendi başına bir ülke olarak Türkiye en kolay ilişki kurduğum ve çalışabileceğim ülke diyor. Dolayısıyla Suriye’de Türkiye’ye önemli bir alan açmakta bir sakınca görmüyor. Bu anlamda baktığımızda Türkiye-Amerikan ilişkileri en azından ilk aylarında, ilk kısa vadede Türkiye açısından olumlu bir çizgiye everilebilir.
Evrilebilir diyorum evrilir demiyorum çünkü Trump öngörülmesi çok zor yani hiçbir kalıba uymayan hiçbir aslında kural da tanımayan biraz da bu anlamda korkutucu ve dünya açısından büyük riskler barındıran bir lider ama şu aşamada Trump’ın stratejisi, Türkiye’nin lehine bir ajanda oluşturabilir. Tabii dengeler değişmezse ama İran’a baktığımızda İran’ın en azından şimdi Suriye’deki yeni tabloyla birlikte alanının daralması, Lübnan’da Hizbullah’ın önemli oranda güç kaybetmesi, yenilmesiyle birlikte de İran’ın bu anlamda zayıflaması, Amerika’yı fevkalade memnun etmiş durumda. Bu şekilde zaten zayıfladı İran deyip belki biraz yaptırımları artırarak vesaire ama fiziksel bir güç uygulamadan bir süre böyle gidecektir diye tahmin ediyorum”