DEVA Partili Mustafa Yeneroğlu, TBMM’de Alpay Özalan tarafından Ahmet Şık’a saldırı ile başlayan tartışmaya ilişkin “kafası karışık” AKP’lilere seslendiği mesajında, “Mağdur ettiklerinizin ahı bu dünyada da ahirette de peşinizi bırakmayacak…” dedi.
DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu
DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, sosyal medya hesabından Ahmet Şık’a saldırıyla başlayan tartışmaya AKP’lilere seslendiği mesajında dikkat çekici ifadeler kullandı.
AKP’lileri “gözardı ettikleri” adaletsizlikle yüzleştiren Yeneroğlu, “Bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde nasıl olsa güçlüyüz, böcek gibi ezer gAeçeriz yaklaşımı ile hareket eden iktidar mensupları, insanları çileden çıkaran destek verdikleri kötülüklere gözlerini kapatmışlar. Ahmet Şık’ı meclisteki provokatif ve tasvip edilmesi imkânsız bazı sözleri de içeren konuşmasına taşıyan acı gerçekler ile yüzleşmek istemiyorlar” ifadelerini kullandı.
AKP’lilere “Derin adaletsizliklerle yaşamak zorunda bıraktığınız milyonlarca insanın artık arşa ulaşan ahını ve dolayısıyla kendi provokasyonlarınızı dert etseniz daha iyi edersiniz” diyen Yeneroğlu, şöyle devam etti: “Çünkü mağdur ettiklerinizin ahı bu dünyada da ahirette de peşinizi bırakmayacak…”
Mustafa Yeneroğlu’nun mesajının tamamı şöyle:
‘CAN ATALAY SUÇSUZ OLARAK CEZAEVİNDE TUTULUYOR’
“Aklı selimi iyice terk edenleri bir kenara bırakırsak birçok AK Partili arkadaşım, İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ın provokatif bir konuşma yaptığını ve şiddeti “tahrik ettiğini” düşünüyor ve meselenin bütününü görmek istemiyor.
Aklı selim ile uzaktan yakından alakası olmayan ‘idare amirini’ geçelim de, değer verdiğim birçok arkadaşın tamamıyla gözardı ettiği adaletsizlikle onları yüzleştirmeye çalışayım.
Bizzat dosyasını incelediğim için emin bir biçimde söylüyorum ki Can Atalay tamamıyla siyasi saiklerle yargılanmış ve suçsuz olarak cezaevinde tutulan bir insan.
Burda temel sorun zaten insanların özgürlüğünü gasp eden adaletsizliğin adeta boğazını sıkar gibi dayatılıp mağdur ettiği insanların ve yakınlarının çaresizliğe terki.
Bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde nasıl olsa güçlüyüz, böcek gibi ezer geçeriz yaklaşımı ile hareket eden iktidar mensupları, insanları çileden çıkaran destek verdikleri kötülüklere gözlerini kapatmışlar. Ahmet Şık’ı meclisteki provokatif ve tasvip edilmesi imkânsız bazı sözleri de içeren konuşmasına taşıyan acı gerçekler ile yüzleşmek istemiyorlar.
‘MASUM İNSANLARI TERÖRİST OLARAK MAHKUM EDENLERİ DESTEKLİYORSUNUZ’
Yargıyı talimatla yönlendirip masum insanları darbeci veya terörist olarak mahkum ettirenleri biliyor ve buna itiraz etmemekle de destekliyorsunuz. Adaleti ve makuliyeti yok sayarak gelen geçenin terörist ilan edilip hayatının mahvedilmesine göz yumuyor, Anayasa’nın açık hükümlerini ve AYM kararlarını yok sayıyorsunuz. TBMM’yi yasama ve denetimden yoksun bir makinaya dönüştürdünüz, milletvekillerini figüran kıldınız; bu kadar adaletsiz dayatma üzerine bir de istiyorsunuz ki ‘itiraz eden kibarca etsin’.
Peki bu kadar kötülüğe, bunca adaletsizliğe insanlar nasıl dayansın, nasıl feryat etmesin? Hiçbir suçu günahı olmayan insanları tamamen mesnetsiz iddialarla hapse atıp yıllarca ailesinden, özgürlüğünden, yaşamdan koparacaksınız ve kimse sesini yükseltmeyecek öyle mi?
Belki farkında bile değilsiniz ama aslında ‘başka çaren yok, kuzu kuzu kabul et’ demenin sadece bir tık ötesi sizin tahammül sınırınız.
Maalesef kuralsızlığı, aslında kaba kuvvetin kuralını kural haline getirdiniz.
‘BOĞULANLAR ÇARESİZLİKLERİNİ NASIL HAYKIRSINLAR’
Peki en temel ortak zemin olan Anayasa ve Anayasa Mahkemesi kararları yok sayılacaksa, devamlı kötülüğe ve adaletsizliğe maruz kalan insanlar kendilerini nasıl savunacaklar?
En temel haklarını dahi tanımadığınız insanlar onurluca itiraz etme imkânına dahi sahip değilse, ne öneriyorsunuz?
Ağır adaletsizlikleriniz karşısında boğulanlar çaresizliklerini nasıl haykırsınlar?
Dayattığınız adaletsizliğe karşı insanlar en temel haklarını koruyamıyorlar, en azından onurluca nasıl dirensinler, var mı kendiniz için de kabul edebileceğiniz bir değer yargınız?
İstiyorsunuz ki sizin irrasyonel halinize insanlar sadece rasyonel tepki göstersin, işinize gelmediği zaman kaldırıp attığınız ‘mevzuata’ sıkı sıkıya sadık kalsın.
‘MİLYONLARCA İNSANIN AHINI DERT ETSENİZ DAHA İYİ EDERSİNİZ’
İnsanları artık isyan noktasına getiren şey ne Can Atalay ne Osman Kavala ne de başka bir kişinin şahsi meselesi. En yakınlarınızın dahi fısıldayarak şikayet ettiği; kendi aranızda konuşurken “bu kadar da olmaz” dediğiniz ama hiçbir şey yapamama iradesizliğini kabullendiğiniz bu adaletsiz ve çirkin düzen insanları çileden çıkartan.
Siz görmezden geldikçe, neme lazım dedikçe, empati yapmadıkça; kabalığı, çirkinliği, adaletsizliği savundukça hiçbir şey değişmeyecek.
Çocuklarınız ve torunlarınız da tıpkı sizin gibi kavga ve huzursuzluğun hakim olduğu; adaletten ve demokrasiden nasibini almamış; fakir ve umutsuz bir ülkede büyüyecek.
Bugün destek verdiğiniz kötülüklerin başkasına değil, sizin çocuklarınıza ve ülkenin geleceğine yapıldığını anlamalısınız; iş işten geçmeden.
Yüzünüze karşı çaresizliğin çığlığı ile adaletsizlikleri haykıran birkaç kişinin ağır ve ‘provokatif’ sözlerini değil, derin adaletsizliklerle yaşamak zorunda bıraktığınız milyonlarca insanın artık arşa ulaşan ahını ve dolayısıyla kendi provokasyonlarınızı dert etseniz daha iyi edersiniz.
Çünkü mağdur ettiklerinizin ahı bu dünyada da ahirette de peşinizi bırakmayacak…”