15 Ağustos 2024

YARGITAY 3. CEZA ÜYELERİ SUÇ İŞLEDİ

Eski Yargıtay 1. Daire Başkanı Sami Selçuk’un “Üçüncü Ceza Dairesinin başkan ve üyeleri, bütün öğeleriyle oluşan ‘yetkiyi kötüye kullanma’ suçunu işlemişlerdir. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun suç olayına hemen el koyması zorunludur” içerikli yazısı T24’ten kısa süre sonra silindi. Yazının yerine başka bir içerik konuldu.

Anayasa Mahkemesi’nin iki kez verdiği “hak ihlali” ve vekilliğin düşürülmesini yok sayan kararına rağmen TİP milletvekili Can Atalay halen cezaevinde. Meclis yarın Can Atalay için olağanüstü toplanacak ancak Gezi tutuklusu vekilin tahliye edilmesi beklenmiyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararını yok sayan Yargıtay 3. Dairesi’nin “tahliye edilemez” yönünde verdiği hükmü ise halen tartışmaların odağında. İki mahkeme arasında yetki krizinin yaşanmasına neden olan Atalay meselesiyle ilgili bir yazı kaleme alan eski Yargıtay 1. Daire Başkanı Sami Selçuk, Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyelerinin suç işlediğine dikkat çekti. Selçuk, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’na suç olayına el koyması için çağrı yaptı. Ancak Sami Selçuk’un Atalay’ı tahliye etmeyen 3. Ceza Dairesi üyelerini hedef aldığı yazısı, T24’te yayınlandıktan bir süre sonra uçtu. Gece saatlerinde yayınlanan yazının yerine aynı tarihli farklı bir yazının konulması dikkat çekti.

Kronos’ta yer alan habere göre, Sami Selçuk’un 15 Ağustos tarihli yazısına girildiğinde “Hukukun gözünde ‘kesinlikle geçersiz duruşma’ların insanlarımıza yaşattığı çileler” başlıklı bir içerik görülüyor. Ancak sabah saatlerinde aynı tarihli yazıda, “Yargıtay 3. Ceza Dairesinin kararı” başlıklı kısa bir yazı yer alıyordu.

UÇAN YAZININ TAMAMI

O yazı da msn.com.tr sitesinde aynen yer aldı. Sami Selçuk’un T24’ten uçan yazısı şöyle:

“İtiraf edeyim ki, bu kararı ilk duyduğumda ilkin yerel mahkeme ile Yargıtay Daire başkanı ve üyelerinin yazılı hukuku, Anayasa’nın bu konudaki hükümlerini, özellikle de Anayasa’nın “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz” diyen 6’ncı maddesi ile AYM’nin kararlarının herkesi ve her kurumu, bu arada öncelikle yargılama ekinde görev yapan yargıçları da bağlayacağına ilişkin 153 / son madde ve fıkrasını görmediklerini ya da unuttuklarını bile düşünmüştüm. Çünkü Yargıtay, mahkeme kararlarını nedenleri açıkladıktan sonra “… yasaya aykırı olduğundan bozulmasına…” diyerek bitirmektedir.

Bilindiği üzere, yasa yapıcı, 1926 / 765 sayılı Türk Ceza Yasası, İtalya’dan alınıp benimsenirken, yiyicilik (irtikâp), rüşvet ve benzeri temel suçların yanı sıra, kamu görevlilerinin başına buyruk (m. 228) ve görevi savsama (m. 230) davranışlarını cezalandıran hükümleri de almakla yetinmemiş, ayrıca hukuka aykırı eylemlerde yaşanması olası açığı kapatmak umuduyla Fransız Ceza Yasası’ndan esinlenerek bir de yasal deyişle “vazifeyi suiistimal” (m. 240) suçunu da Yasa’nın içine almıştır. Bu suçla birlikte Yasa’nın anlatımına göre “Yasada yazılı hallerden başka her ne suretle olursa olsun vazifesini suiistimal eden”ler de cezalandırılacaklardı.

Daha sonraları bu suç, uygulamada “görevi kötüye kullanma” olarak Türkçeleştirilmişti. Ancak bu adlandırma yanlıştı. Çünkü görev kullanılmaz, ya yapılır ya da yapılmaz, olsa olsa savsanırdı (ihmal). Nitekim suçun Fransızcası “abus d’autorité,” yani doğru çeviriyle “yetkiyi saptırma” ya da “yetkiyi kötüye kullanma”ydı.

Nitekim bu suçlarla ilgili hükümleri denetleyen, müsteşar, genel müdür, birinci sınıfa ayrılmış yargıç ve savcı gibi üst düzey görevlileri ilk mahkeme olarak yargılayan Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi, 1990’lı yıllardan sonra kararlarında sürekli olarak “yetkiyi kötüye kullanma” terimini kullanmıştı.

2004 / 5237 sayılı Türk Ceza Yasası ise, 257’nci maddesinin birinci fıkrasında yasal görevinin gereklerine aykırı davrananları, yani “yetkiyi saptırma” ya da “yetkiyi kötüye kullanma;” yahut da aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, “görevi savsama ya da geciktirme” eylemini işleyenleri cezalandırmıştır.

Bu düzenlemelerin ışığında soruna yaklaşıldığında Yargıtay Üçüncü Ceza Dairesinin başkan ve üyeleri, elbette AYM’nin görüşlerini kişisel olarak paylaşmayabilirler. Bu konuda bir inceleme yaparak görüşlerini de yayımlayabilirler. Ancak aynı görevliler, görevlerin yaparlarken elbette yasalara, özellikle de Anayasa’nın Anayasa Mahkemesi kararlarının “yasama, yürütme ve yargı(lama) organlarını bağlayacağı” yolundaki kesin buyruğuna uymak zorundadırlar. Uymayan görevliler, özellikle de görevleri yasalara aykırılığı denetlemek olan Yargıtay başkan ve üyeleri ise, Türk Ceza Yasası ise 257’nci maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan “yetkiyi saptırma” ya da “yetkiyi kötüye kullanma” suçunu işlemiş olurlar.

Özetle üçüncü Ceza Dairesinin başkan ve üyeleri, kişisel öfkelerine kapılarak bütün öğeleriyle oluşan “yetkiyi kötüye kullanma” suçunu işlemişlerdir.

Bu durum karşısında Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun suç olayına hemen el koyması ve gereğini yapması zorunluydu, bugün de zorunludur.”

Önceki Haber

Araştırmadan çıkan çarpıcı sonuç: Siyaset müdahale ettikçe dinin sosyal hayattaki etkisi azalıyor

Sonraki Haber

AKP’li Belediyelere ‘Seçim’ Kıyağı: Milyonluk Bağışların Belgeleri Ortaya Çıktı

Latest from Blog

Türkiye’de yazılı basın öldü mü?

Basın ciddi bir kriz yaşıyor. Türkiye’de gazete satışları şu anda 1960’lar seviyesine gerilemiş durumda. Toplam satışlar ortalama 500 – 700 bin civarında. Yıllardır tartışılan mevzudur, yazılı basının geleceği. Gazetecilik öldü mü, ölüyor
GitYukarı

Bunları da görün

Mustafa Yeneroğlu’ndan AKP’lilere: Mağdur ettiklerinizin ahı bu dünyada da ahirette de peşinizi bırakmayacak

DEVA Partili Mustafa Yeneroğlu, TBMM’de Alpay Özalan tarafından Ahmet Şık’a

ANAYASAYI TANIMAYAN HAKİMLER YARGILANCAK VE ÖMÜRLERİNİN GERİ KALANINI CEZAEVİNDE GEÇİRECEKLER

AKP’li eski vekil Hüseyin Kocabıyık, yargıya yönelik eleştirilerde bulundu: Yargıtay