Can Ataklı’nın sıradan bir GBT kontrolünde yaşadığı deneyim, Türkiye’de polislerin hukuku bilmeden hareket ettiğini ve yurttaşa tepeden baktığını gözler önüne seriyor.

Gazeteci Yazar Can Ataklı
Can Ataklı’nın Nefes Gazetesi’ndeki köşesinde anlattığı olay, yalnızca bir gazetecinin kişisel deneyimi değil; Türkiye’de giderek yaygınlaşan keyfi ve hukuk dışı polis pratiklerinin bir örneği. Polis, yasalara değil, kanaat ve görüntüye göre işlem yapıyor. Üstelik bu işlemi yaparken ne doğru gerekçe sunuyor ne de yurttaşa asgari bir saygı gösteriyor.
“Ataklı’ya göre” kimliğini soran polis, nedenini açıklarken tek gerekçe sunmuş: “Tipine baktım, şüphelendim.” Bu, hukuk devletine değil, otoriterliğe özgü bir mantıktır.
GENÇ, EĞİTİMSİZ, KABA: YENİ POLİS PROFİLİ
Ataklı’nın ifadesiyle, kendisini durduran polislerin çoğu 20’li yaşlarda, belli ki hukuki eğitimden yoksun. GBT sorgusunu ezbere biliyorlar, ama Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun temel hükümlerine hâkim değiller.
Bu noktada akla gelen kritik bir neden daha var: KHK’larla görevlerinden uzaklaştırılan binlerce tecrübeli ve eğitimli polis. Bu büyük tasfiye, yerini doldurulmamış bir liyakat boşluğu yarattı. Eğitimli kadroların yokluğunda, yerini sadece “itaat eden” ama ne hak bilen ne hukuk bilen bir nesil doldurdu.
HUKUK DEĞİL GÜÇ KONUŞUYOR
Ataklı’ya göre polislerle yaşanan diyalog, bilgiye değil kaba güce dayanıyordu. “Ben polisim, isterim” ifadesi artık bir refleks haline gelmiş. Bu tavır, hukuka değil, iktidarın sağladığı cezasızlık zırhına yaslanıyor. Yurttaşın sorduğu her soru, tehdit gibi algılanıyor.
Ataklı’nın “Cumhurbaşkanına anlatacağım” resti karşısında polisin verdiği cevap, aslında bugün gelinen noktayı özetliyor: “Anlat, bana ne.” Bu, yalnızca bireysel bir umursamazlık değil; sistemin tepesinden gelen bir kayıtsızlık ve sorumsuzluğun ifadesi.
Bu cümle, Türkiye’de artık kurumsal ciddiyetin ve hesap verebilirliğin çöktüğünün en net işaretlerinden biri.
LİYAKAT GİTTİ, KEYFİYET GELDİ
KHK’larla binlerce liyakatli, deneyimli polis görevden alındı. Yerine ise hızla yetiştirilen, hukuk bilgisi sınırlı, sorgulama alışkanlığı olmayan, emirle hareket eden polisler yerleştirildi.
Bugün sokaktaki yurttaş, bunu bizzat hissediyor. Hukuku bilen polisle karşılaşma ihtimali neredeyse kalmadı. Ataklı’nın yaşadığı olay, bu tehlikeli dönüşümün küçük ama çarpıcı bir örneği.
“ŞİKÂYET ETMEYECEĞİM” CÜMLESİ HER ŞEYİ ÖZETLİYOR
Can Ataklı, “Bu yazıyı şikâyet etmek için yazmadım” diyor. Çünkü tıpkı milyonlarca yurttaş gibi, bu düzenin nasıl işlediğini biliyor. Şikâyetin değil, itaatin ödüllendirildiği bir sistemde, kimse hak aramaya cesaret edemiyor.
Halk, kendisini savunmaktan bile vazgeçmiş durumda. Çünkü karşısındaki polis, artık yurttaşla eşit değil; onun üzerinde, sorgulanamaz ve dokunulamaz biri.
Can Ataklı’nın yaşadığı GBT kontrolü, artık hukuki bir işlem değil, bir güç gösterisi. Polis yasalara değil, keyfine dayanarak işlem yapıyor. KHK’larla boşaltılan liyakat sisteminin yerini korkuya, cezasızlığa ve kabalığa dayalı bir yapı aldı.
Eğer bu dönüşüm durdurulmazsa, Türkiye sokaklarında adalet değil, sadece şüphe, baskı ve korku dolaşacak.