PKK silahları bıraktı, Şimdi ne olacak?

1 hafta ONCE

Deniz Zeyrek

Sanırım, terör örgütü PKK silahları bıraktığını ve PKK adıyla yürüttüğü faaliyetleri sonlandırdığını açıklayınca herkesin aklına aynı soru geldi:

“Şimdi ne olacak?”

Bundan sonra ne olacağını analiz edebilmek için şu ana kadar yaşananlara ve PKK’nın fesih bildirisindeki ipuçlarına bakmak lazım.

***

Gelin önce sürecin önemli aktörlerine bakalım:

Başından bu yana söylediğim gibi, haklarını teslim etmemiz gereken iki önemli aktör var.

-MHP lideri Devlet Bahçeli.

-Merhum Sırrı Süreyya Önder.

Gerçekten sadece ellerini değil gövdelerini taşın altına koydular. Sayın Bahçeliciddi bir sağlık sorunu yaşadı. Önder ise bu süreçte çok ihmal ettiği sağlığını hepten yitirerek yaşamını yitirdi.

MİT Başkanı İbrahim Kalın da bu isimlere eklenebilir ama Kalın’ın teknik bir isim olduğunu ve görevini yaptığını not düşmek gerek.

Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın da devletten ve Bahçeli’den gelen yapıcı tavra karşı olumlu bir rol oynadığını da inkâr edemeyiz (Bu son cümleyi, gelecekte süreç tersine dönerse “Öcalan’ı övdün” ana fikirli bir davanın sanığı olmamak için ihtiyatlı yazdığımın da altını çizmek isterim.)

***

Şimdi PKK açıklamasına bakalım:

Öcalan’ın çağrısından “PKK’nın yenildiğinin itirafı” sonucunu çıkarmıştım. Terör örgütü PKK’nın Kongresi bildirisinde ise tam tersi savunuluyor. Lozan’dan giriliyor, 1924 Anayasasından çıkılıyor, PKK sayesinde Kürt realitesinin tanındığı ve Kürt sorununun demokratik siyaset yoluyla çözüm sürecine geldiği ileri sürülüyor ve örgütün “tarihi misyonunu” tamamladığı anlatılıyor.

“Peki uzun bildirinin ana fikri ne” diye sorarsanız, benim açımdan sadece iki bölüm kritik:

1 – PKK Kongresi, yetkisini Öcalan’a devretti: Örgütsel yapısını feshetme ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırma kararı aldı ve PKK adıyla yürütülen çalışmaları sonlandırdı. Alınan kararların pratiğini (hayata geçirilme sürecini) yürütme ve yönetme görevini Erdoğan’a devretti.

2 – PKK Kongresi, karların uygulanması konusunda TBMM güvencesi istendi: “Söz konusu kararların uygulanması Önder Apo’nun süreci yürütüp yönlendirmesini, demokratik siyaset hakkının tanınmasını ve sağlam bütünlüklü bir hukuki güvenceyi gerektirir. Bu aşamada TBMM’nin tarihi sorumlulukla rolünü oynaması önemli olmaktadır.”

***

Bu iki kritik maddeye bakarak “bundan sonra ne olacak?” sorusuna yanıt vereyim:

1- Örgüt adına görüşmeler artık doğrudan Öcalan’la yürütülecek. DEM Parti tarafı Öcalan’ın İmralı’daki fiziki koşullarının değiştirilmesini ve dışarıyla temasının artmasını bekliyor. 2015’te sona eren süreçte Öcalan için 25 metrekare bahçesi olan ev tipi bir koğuş hazırlanması öngörülmüştü. Bu düzenleme yeniden gündemde. Bu arada hali hazırda cezaevlerinde bulunan ve Öcalan’ın bildireceği bazı PKK’lı isimlerin İmralı’ya transferi söz konusu olacak. Öcalan’ın bu ekibi “sekreterya” gibi kullanması bekleniyor. Terör örgütün silahları bırakma şekli ve yeri, örgüt mensuplarının Türkiye’ye dönüşü, örgüt yöneticilerinin gideceği ülkeler bu süreçte ele alınacak. Öcalan, alınan kararların örgüt tarafından uygulanmasını bizzat yönetecek/yürütecek.

2 – TBMM’de infaz düzenlemesi başta birçok alanda “süreç mesaisi” yaşanacak. Bu kapsamda Öcalan’ın infaz koşulları yeniden belirlenecek. Teslim olacak PKK’lıların yargılama süreçleri, Cezaevindeki PKK’lıların infaz durumu, Terörle Mücadele Yasası’nın yenilenmesi, siyasi tutukluların serbest kalması, kayyum atanan belediyelerin DEM Parti’ye iadesi gibi konular gündeme gelecek ve TBMM bunlarla çok meşgul olacak.

***

2012’den 2015’e kadar yürütülen süreçte “önce hukuki zemin hazırlansın, talepler karşılansın sonra örgüt kendini feshetsin” mantığı vardı. Bu defa “önce PKK kendini feshetsin, sonra hukuki zemin hazırlansın ve talepler karşılansın” mantığı söz konusu.

O nedenle asıl iş (ya da süreç) şimdi başlıyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala’nın, İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un ihtiyatlı açıklamalarıyla, iktidarın “davul zurna modu”na girmemesinin arkasında bu durum yatıyor.

Hem Türkiye kamuoyunun hem Öcalan’ın aynı anda kabul etmesi gereken onlarca adım atılması gerekiyor.

Ez cümle, 12 Mayıs’ın söylendiği gibi terörle mücadele açısından tarihi bir güne dönüşmesini ve sürecin barışla taçlanmasını canı gönülden dilemekle birlikte işin o kadar kolay olmayacağını görüyorum.

SON HABERLER

Bunları da kaçırma

Hatimoğulları: Yarım asırdır şiddet ve kanla yazılan sayfaları kapatmanın tam da vaktidir

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Meclis’de partisinin grup toplantısında yaptığı

Öcalan görüşmesi sonrası DEM’den açıklama: ‘Yeni sözleşme’ önerisi

PKK’nın silah bırakma ve fesih kararının ardından İmralı’da örgüt elebaşı Öcalan’la görüşme