Yargıtay, Balyoz davasında verilen kararı onadı. Karardaki ifadeler ise “cunta” tartışmasını yeniden gündeme getirecek. Yargıtay’a göre İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nı görevden almayı düşünmek “cunta.”
Deniz Zeyrek yazdı, Külliye yalanladı…
Nefes yazarı Deniz Zeyrek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İBB’ye yönelik mali dosya soruşturmasını yürüten yargı mensubuna “Hani dosyanız çok güçlüydü” diye tepki gösterdiğini iddia etti. O köşe yazısının ardından İletişim Başkanlığı, söz konusu iddiayı yalanladı.
Nefes Gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, bugünkü “Erdoğan sonuçtan memnun mu?” başlıklı yazısında, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklandığı mali dosya soruşturmasına ilişkin kaynaklarından edindiği bilgiyi paylaştı.
Zeyrek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mali dosya soruşturmasını yürüten yargı mensubuna “Hani dosyanız çok güçlüydü” diyerek tepki gösterdiğini, o yargı mensubunun da “Efendim asıl adamlar firari, onları getirebilirsek siz o zaman görün turpun büyüğünü” dediğini iddia etti. Deniz Zeyrek, yazısında şu ifadeleri kullandı:
“KAYNAĞIM ONU GÖSTERMEMİ İSTEMİYOR”
“Aslında doğrudan “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Ekrem İmamoğlu operasyonu sonrasında gelinen noktadan memnun değil” diye yazabilirdim. Buna gerekçe olarak da Erdoğan’ın İmamoğlu operasyonunu yöneten yargı mensubuna “Hani dosyanız çok güçlüydü?” diye tepki gösterdiği ve o yargı mensubunun da “Efendim asıl adamlar firari, onları getirebilirsek siz o zaman görün turpun büyüğünü” dediğine dair iddiaları gösterebilirdim.
Ancak bunu yapamıyorum. Zira bunu bana anlatan hükümete yakın kaynağım bu bilgiyi onu kaynak göstererek vermemi istemiyor. Aynı bilgiye sahip olduğunu söyleyen başka bir kaynağım da çekindiğinden açıklama yapamıyor.
***
Şimdi “Gazetecilikte ‘gizli kaynak’ diye bir uygulama yok mu?” diye soracaksınız. Aslında var. “Adının açıklanmasını istemeyen kaynağım” diye başlayıp bütün söylediklerini yazabilirdim.
Ancak biz gazeteciler, gizli kaynaklara hep şüpheyle bakarız. Bizi yönlendirme kaygısıyla hareket ettiklerinden endişe ederiz. Onların paylaştığı başka kaynaklara da teyit ettirmeye çalışırız. Aldığımız bilgiyi kanıtlayacak somut bilgi ve belgelerin peşine düşeriz.
***
“Koskoca savcılar gizli tanıklara güvenip koskoca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nı tutukluyor da siz gizli kaynağınıza güvenip bu önemli bilgiyi köşenize yazamıyor musunuz” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Yanıt vereyim:
Savcılarla gizli tanıklar arasında güven ilişkisi yoktur. Savcılar, gizli tanıkları hedeflerine ulaşmak için kullanırlar. Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davalarını hatırlayın.
Gizli tanıkların çoğu azılı suçlulardı. Mesela eşini öldürmekten Manisa’da hapis yatan biri hem İstanbul’daki bir gazetecinin hem Ankara’daki bir komutanın aleyhine gizli tanıklık yapabiliyordu.
Savcı da “kanıtın nerede” diye sormak yerine mal bulmuş mağribi gibi gizli tanığına dört elle sarılıyordu. Biz gazeteciler ise halkın haber alma hakkını yerine getirmek için en doğru bilgiye ulaşmaya ve o bilgiyi okuyucularımıza izleyicilerimizle buluşturmak istiyoruz. Ben de konuştuğum iki AK Partiliye güvensem de iddiayı yüzde yüz doğru gibi yazmak yerine doğrulama çabalarıma devam ediyorum.
***
Erdoğan’ın İmamoğlu’na operasyon yapan yargı mensuplarına kızdığı bilgisine dönelim. Bu bilgiyi yüzde yüz doğru gibi yazamam. Ancak sahip olduğumuz somut bilgileri analiz ederek bir sonuca varabilirim. Bu doğrultuda Erdoğan’ın operasyondan sonra gelinen noktadan memnun olmadığını “akıllı bir tahmin” olarak yazabilirim.
Şöyle ki:
– MASAK’ın raporları, polisin ve savcıların soruları, iktidar medyasının ortaya attığı iddialar İmamoğlu ve avukatları tarafından tek tek çürütüldü.
– Cumhurbaşkanı Erdoğan da konuşmalarında sık sık “merak etmeyin turpun büyüğü torbada” demeye başladı. Son konuşmasında ise firari sanıklar ele geçirildiğinde turpun büyüğünün ortaya çıkacağını söyledi. Erdoğan’ın aradan geçen üç haftada kesin bulgularla siyasi rakiplerini köşeye sıkıştıracağına, “-cek, -cak” ile biten cümleler kurmak zorunda kalması eminim en çok Erdoğan’ı rahatsız ediyordur. Bu arada “firariyi yakalarsak her şeyi çözeceğiz” bilgisini
Erdoğan’a bizzat soruşturmayı yürüten yargı mensuplarının verdiğini tahmin etmek için de çok zeki olmamız gerekmiyor.
***
“HALKIN YÜZDE 69’U İNANMIYOR”
İşin Erdoğan’ı rahatsız eden başka boyutları da var:
– Operasyon sonrasında halkın yüzde 69’u (üç kişiden ikisi) iktidarın “İmamoğlu suç örgütü” kurgusuna inanmadı.
– Hem Türkiye’de yaşayan insanların çoğunluğu hem bütün dünya İmamoğlu’nun Erdoğan’ın rakibi olduğu için tutuklandığına inanıyor.
– İmamoğlu operasyonu herkesin “apolitik” bulduğu “Z kuşağı” gençliğinin birikmiş öfkesini ve enerjisini de ortaya çıkardı. Hükümet karşıtı gösteriler lise seviyesine kadar indi.
– Eylemler iktidarın halk desteğinin çok düştüğünü de gösterdi. İktidar halkın tepkilerinden etkilenerek kayyum planlarından geri adım atmak zorunda kaldı. İktidarı destekleyen sermaye de genel boykot ihtimali karşısında ecel terleri döktü.
– İktidar gündemi belirleme yeteneğini de kaybetti. 19 Mart’tan bu yana gündem CHP ve gençler tarafından belirleniyor.
Gelişmeler iktidarın en büyük rakibi CHP‘yi de büyüttü. Mağduriyetlerin rüzgârı sadece Ekrem İmamoğlu’nu değil, CHP’yi ve Genel Başkan Özgür Özel’i de büyüttü.
***
Gördüğünüz gibi gizli kaynaklarımın sözleriyle Erdoğan’ın operasyonu yürüten yargı ekibine tepki gösterdiğini kesin bilgi yazamasam da operasyon sonrası gelinen noktanın Erdoğan’ı memnun etmediğini birçok bilgiye ve veriye dayanarak kesin bilgi gibi yazabilirim. Siz de bu bilgiyi gönül rahatlığıyla yayabilirsiniz”
KÜLLİYE YALANLADI
Zeyrek’in yazısı ardından İletişim Başkanlığı’na bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi bir açıklama yayınladı. Sosyal medya platformu X’te yayınlanan açıklamada Zeyrek’in köşe yazısı yalanlanarak şu ifadelere yer verildi:
“İBB’ye yönelik yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili bazı basın yayın organlarında yer alan, “Cumhurbaşkanı Erdoğan bir yargı mensubunu arayıp, ‘hani dosyanız çok güçlüydü’ dedi” şeklindeki iddialar doğru değildir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile herhangi bir yargı mensubu arasında iddia edildiği gibi bir konuşma gerçekleşmemiştir. Kamuoyuna yansıyan bu söylem, uydurma ve mesnetsizdir. Yargı bağımsızlığına zarar verme niyeti taşıyan ve yargı süreçlerini siyasi tartışmaların malzemesi haline getirmeyi amaçlayan iddialara itibar etmeyiniz”
