Yunanistan’ın en prestijli gazetelerinden biri olan *Kathimerini* tarafsız haberciliği ve kapsamlı analizleriyle tanınır. 1919’da kurulmuş olan gazetede, Türkiye’de *Kız Çocukları Davası* olarak bilinen dava da geniş bir şekilde yer aldı.
Otoritelerin Hizmet Hareketi gönüllülerinin çocuklarını ebeveynlerine karşı tanıklık yapmaları için tutukladığı Türkiye’de Kız Çocuklarının Hikayesi başlığı ile duyurulan haberde, hukuk öğrencisi Ayşe Züleyha ile avukatı Lale Demirkazan’ın görüşlerine de yer verildi.
Yunanistan’ın Kathimerini gazetesinde yer alan haber şu şekilde:
”Geçen mayıs ayında bir salı günü 13 yaşındaki kız yüksek bir sesle uyandığında saat sabahın beşiydi. Odasına giren silahlı polisleri gördüğünde ne olduğunu anlayacak zamanı bile olmamıştı. Uyanık olan anne ve babası, evlerini basanlara karşı sakin ve nazik kalmaya çalışıyordu. Türkiye’de son yıllarda pek çok arkadaşları ve tanıdıkları benzer saldırılara maruz kalmıştı. Karşı koymanın bir anlamı olmadığını biliyorlardı. Üzerinde hala geceliği olan anne, küçük kıza doğru koşup onu rahatlatmaya çalışırken bir yandan da başörtüsünü kabaca saçına takmaya çalışıyordu. Ancak polisler sertti. “Herhangi bir şekilde konuşmak yasaktır,” diye sert bir şekilde söylendi. Polisler 13 yaşındaki kızı tek başına polis arabasına bindirdiklerinde hala geceydi. Ailesi ona “Endişelenme hayatım, her şey yoluna girecek” diye bağırdı. Ama çocuklar o esnada sadece endişelenmediklerini, korkudan adeta felç geçirdiklerini söylüyorlar.
Kronoloji7 Mayıs 2024 günü şafak vakti, çoğu genç kadın olmak üzere toplam 53 kişi İstanbul’daki çeşitli gözaltı merkezlerine götürülüyordu. Bunlardan on beşi 13 ila 17 yaşları arasında reşit olmayan kişilerdi. ‘K’ tarafından elde edilen mektuplarında, aç ve susuz bırakıldıklarını ve avukat olmadan yapılan uzun sorgulama sırasında gözle görülür bir şekilde sindirilmeye çalışıldıklarını yazdılar. “Bize kan kusturucaklarını söylediler” diye yazıyor 16 ve 17 yaşlarındaki iki kız kardeş. Anneleri ve ablaları 19 yaşındaki hukuk öğrencisi Ayşe Züleyha da gece gözaltı merkezine götürülmüş. “Annemi tutuklamış olabileceklerini düşünmüştüm ama kız kardeşlerimi orada görünce kendimi kaybettim. Çok korkmuşlardı. Ama onlarla konuşmama, hatta onlara sarılmama bile izin vermediler,” diyor. “Sonraki birkaç saat boyunca polis memurları Instagram gibi sosyal medya uygulamaları üzerinden kimlerle konuştuğumu söylemem için bana baskı yaptılar. Ya da bir öğrenci olarak katıldığım eğitim ve dini programlar hakkında. Kız kardeşlerim için sorgulama daha da absürttü. Onlara mahallede kiminle basketbol oynadıkları soruldu,” diye anlatıyor Ayşe. Küçük kız kardeşleri 16 saat sonra serbest bırakıldı, ancak kendisi ve annesi gözaltına alındı.
Son yıllarda milyonlarca Türk bir tür sorgulamadan geçti. Ne yazık ki bu artık sıradan bir durum. “Ancak bu vaka sadece sorgunun komik içeriği nedeniyle değil, aynı zamanda asıl amacın reşit olmayan bu kızların ebeveynleri aleyhine tanıklık etmeleri olduğu için de emsalsiz.” Ayşe’nin avukatı Lale Demirkazan K.’ya şunları söylüyor: “Yetkililerin gözünde, Hizmet Hareketi gönüllüsü -rejime göre terör örgütü F… üyesi- olmakla suçlanan ebeveynler çocuklarını bu yola sokuyorlar.” Demirkazan, “Teoride bu davadaki çocuklar şahit ama gerçekte kendileri teröristmiş gibi muamele görüyorlar” diyor.
Yetkililer bu “terörist” örgütün liderinin 2016 darbe girişiminden de sorumlu tuttukları vaiz Fethullah Gülen olduğuna inanıyor. Dini bir hareketin kurucusu olan Gülen, etkileyici bir aygıt ve nüfuz ağı yaratmıştı. Yıllarca Erdoğan’ı destekledi ve aralarındaki ilişki güçlüydü. Ancak 2013’te iki adam çatıştı ve hareketin takipçilerine yönelik ilk zulümler başladı ve bu zulüm, 2016’dan sonra kontrolden çıktı. Bugün binlerce Türk yurt dışına sürgün edilmiş durumda. Ülkelerinde kalanlar ise bunun riskleri ve zorluklarını bilerek kaldılar.
“Onurlu yaşam haklarını kaybettiler, hayat standartlarını tümüyle kaybettiler ve sadece hayatta kalmaya çalışıyorlar. (Hizmet) hareketiyle olan ilişkileri nedeniyle marjinalize edildiler ve anlaşılır bir şekilde birbirleriyle dayanışma içindeler” diyor sürgündeki gazeteciler derneği temsilcisi Yasemin Aydın, yaşadığı Almanya’dan. Hareket, okullar, yayınevleri ve insani yardım çalışmalarından Washington’da lobi faaliyetlerine kadar her şeyi yapan yüzlerce STK ile yurtdışında güçlü bir varlık göstermeye devam ediyor.“Evet, ama Hizmet Hareketi’nin artık Türkiye’de kurumsal bir varlığı yok”, diye açıklıyor Yasemin Aydın.
Savcı ise tam tersi bir görüşe sahip. Sorgulamalardan bir ay sonra, Haziran ayında 600 sayfalık iddianameyi yayınladığında kızların aileleri çılgına döndü. Yılın başından nisan sonuna kadar her hareketlerinin ve telefonlarının – kendilerinin ve çocuklarının – izlendiğini öğrendiler. Ayrıca sorgulama sırasında bazı çocukların gayri resmi bir tanık koruma programına katılmayı kabul ettiklerini öğrendiler. Reşit olmayan kızlardan biri, annesinin kendisini belirli çocuklarla takılmaya teşvik ettiğini ya da dini eylemler için bir ödül sistemi olduğunu ‘itiraf’ etmiş. Ve savcı, kızın ifadesine dayanarak anneyi gözaltında tutmaya karar verdi. Sanıklar, yetkililerin bazı bulgularına itiraz etmekte ve dini özgürlüklerinin tehdit altında olduğu konusunda ısrar etmektedirler.
Karar bekleniyorDavada 38 yetişkin kadının yargılanmasına 23 Eylül Pazartesi günü başlandı. Kürt yanlısı DEM partisinden bir milletvekili de duruşma salonundaydı. “Genç bir kadın her gün yürüdüğü için şu anda suçlanıyor. Bu çok saçma. Bu iddianame nasıl oluşturuldu?” diye tweet attı. Ertesi gün salona girişi yasaklandı ve duruşmanın kapalı kapılar ardında yapılacağı duyuruldu. Bu nedenle Ayşe, riskleri bilmesine rağmen medyaya kimliğini saklamadan konuşmaya karar verdi. Mahkeme geçen hafta sonunda ertelendi ve annesi cezaevine geri götürüldü. Başlangıçta iki ay tutuklu kalan Ayşe şimdi serbest ve iki kız kardeşine bakıyor. Annesi tutuklu. Ayşe de elbette aralık ayında cezalar açıklandığında 8 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabileceğini biliyor. “K’ya konuşan üç kadın için Erdoğan’ın (kendi deyimleriyle) “Kız Çocukları Davası” ile vermek istediği mesaj açık ve gerek Türkiye içinde, gerekse yurtdışında alıcıları var: “Bu, harekete karşı ilan ettiği savaşın bitmediğine dair bir uyarı”.