5 Aralık 2025

 Erdoğan süreci-barışı sabote ediyor

29 Ağustos 2025

Gazeteci Yazar Mümtaz’er Türköne, The Turkish Post’taki “Çözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var?” başlıklı yazısında, Türkiye’nin Kürt meselesine yönelik Çözüm Süreci’ni ve bu süreçteki hükümet politikalarını sert bir dille eleştiriyor. Türköne’ye göre, Erdoğan’ın hamaset dolu söylemleri ve Arapları sürece dahil etme girişimleri, devlet ile Kürtler arasındaki uzlaşıyı baltalıyor. Türköne, Çözüm Süreci’nin bir “Devlet Projesi” olarak ilerlediğini, ancak Erdoğan’ın bu süreci kendi siyasi çıkarları için manipüle ettiğini savunuyor. Bu analiz, Türköne’nin görüşlerini destekleyerek, hükümetin ve Erdoğan’ın süreci zedeleyen tutumunu mercek altına alıyor.

HAMASETLE GÖLGELENEN ÇÖZÜM SÜRECİ

Türköne, yazısında Erdoğan’ın Malazgirt törenlerinde Suriye Kürtlerini tehdit eden söylemlerini eleştiriyor. Türköne’ye göre, “kılıç kınından çıkarsa kaleme ve kelama yer kalmaz” gibi hamasi ifadeler, Çözüm Süreci’nin ruhuna aykırı. Sürecin asıl muhatabının Kürtler olduğunu vurgulayan Türköne, Arapları sürece dahil etmenin anlamsız ve zararlı olduğunu belirtiyor. Erdoğan’ın bu hamlesi, Türköne’ye göre, devlet ile Kürtler arasındaki uyumu bozarak süreci rayından çıkarıyor. Erdoğan’ın bu söylemleri, bölgesel barış yerine siyasi rant hedefliyor ve Kürt meselesini çözmekten çok karmaşıklaştırıyor.

ERDOĞAN’IN OTORİTER GÖLGESİ

Türköne, yazısında Erdoğan’ın otoriter yönetim tarzını da sert bir şekilde eleştiriyor. “Elinizde biriken güç, artan yetkiler ve pervasız iktidar” ifadeleriyle, Erdoğan’ın muhalefeti susturarak ve rakiplerini “ayrık otu gibi” temizleyerek saltanat kurduğunu iddia ediyor. Türköne’ye göre, Erdoğan, Çözüm Süreci’ni kendi siyasi ikbali için bir araç olarak kullanıyor, ancak bu süreçte samimi değil. Türköne’nin bu eleştirisi, Erdoğan’ın süreci devlet projesi olmaktan çıkarıp kişisel bir propaganda malzemesine dönüştürdüğünü gösteriyor. Hükümetin, toplumsal rıza yerine algı operasyonlarına bel bağlaması, Türköne’ye göre, meşruiyet krizini derinleştiriyor.

MECLİS KOMİSYONU VE ALGI OPERASYONLARI

Türköne, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un liderliğindeki Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nu da eleştiri oklarının hedefi yapıyor. Türköne’ye göre, komisyonun “toplumsal rıza” üretme görevi, bir algı operasyonu olmaktan öteye gitmiyor. “Soğuk Savaş’taki psikolojik savaş” benzetmesiyle, hükümetin bu komisyonu kamuoyunu manipüle etmek için kullandığını savunan Türköne, sürecin şeffaflıktan uzak olduğunu ima ediyor. Analizimiz, bu komisyonun Erdoğan’ın otoriter rejimini meşrulaştırma aracı olarak işlev gördüğünü ve gerçek bir diyalogdan ziyade tek taraflı bir propaganda mekanizması olduğunu öne sürüyor.

ÖCALAN’IN ROLÜ VE ERDOĞAN’IN ENGELLERİ

Türköne, Çözüm Süreci’nin başarısı için Abdullah Öcalan’ın sahada aktif rol alması gerektiğini vurguluyor. Öcalan’ın, Bahçeli’nin davetine uyarak Kürt kamuoyunu ikna ettiğini belirten Türköne, buna rağmen Erdoğan’ın Öcalan’a getirilen görüş yasaklarıyla süreci sabote ettiğini ima ediyor. Türköne’ye göre, Öcalan’ın önünün açılması, devlet ile Kürtler arasındaki ittifakın güçlenmesi için kritik. Ancak Erdoğan’ın bu engellemeleri, Türköne’nin ifadesiyle, “projeye takoz koyanların eseri.” Analizimiz, Erdoğan’ın Öcalan’ı sürece tam anlamıyla dahil etmekten kaçındığını, çünkü bunun kendi otoritesini gölgede bırakabileceğini düşündüğünü savunuyor.

SURİYE POLİTİKASI VE ŞAM TUZAĞI

Türköne, Erdoğan’ın Suriye Kürtlerini Şam üzerinden kontrol altına alma çabasını da sert bir dille eleştiriyor. Türköne’ye göre, Suriye’nin etnik ve mezhebi yapısına aykırı bu zorlama, Çözüm Süreci’ni baltalamaktan başka bir işe yaramıyor. Erdoğan’ın Suriye Kürtlerine yönelik tehditleri ve Şam’ı “kıble” gösterme girişimleri, Türköne’ye göre, bölgedeki barış ihtimalini zora sokuyor. Analizimiz, Erdoğan’ın bu politikalarının, Kürtlerin Türkiye ile ittifakını güçlendirmek yerine, onları uzaklaştırdığını ve bölgesel istikrarsızlığı körüklediğini vurguluyor. Türköne’nin önerdiği gibi, Kürtlerin yönünü Diyarbakır ve İstanbul’a çevirmek, daha gerçekçi ve barışçıl bir çözüm sunar.

TÜRK KAMUOYUNUN PASİFLİĞİ

Türköne, Türk kamuoyunun Çözüm Süreci’ne pasif bir muhatap olarak dahil edilmesini de eleştiriyor. Türköne’ye göre, süreç “Türkler ile Kürtler” arasında değil, “devlet ile Kürtler” arasında ilerliyor, bu da Türkleri edilgen bir konuma itiyor. Türköne, Türk kamuoyunun “devlet bu işlere vaziyet eder” konforundan çıkarak sürece aktif katılım sağlaması gerektiğini savunuyor. Analizimiz, Erdoğan’ın bu pasifliği bilinçli olarak koruduğunu, çünkü Türk kamuoyunun sürece eleştirel yaklaşmasının kendi otoritesini sarsabileceğini düşündüğünü öne sürüyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Sonraki

Almanya, Türk mafya liderini adil yargı garantisi olmadığı için iade etmedi

Önceki

Karayipler’de gerginlik: ABD savaş gemileri yola çıktı

GitYukarı

Don't Miss